SİYASET
Giriş Tarihi : 27-02-2024 13:15   Güncelleme : 25-02-2024 13:15

HÖH Onursal Başkanı Dr. Ahmed Doğan'ın HÖH XI Ulusal Konferansına Gönderdiği Mesajı

Yurt içinden ve yurt dışından gelen değerli konuklar! Sayın Hak ve Özgürlükler Hareketi XI. Ulusal Kongresi delegeleri! Kıymetli...

HÖH Onursal Başkanı Dr. Ahmed Doğan'ın HÖH XI Ulusal Konferansına Gönderdiği Mesajı

Yurt içinden ve yurt dışından gelen değerli konuklar!

Sayın Hak ve Özgürlükler Hareketi XI. Ulusal Kongresi delegeleri! 

Kıymetli depeseliler! 

Karmaşık, çok dinamik ve öngörülemez jeopolitik çağda yaşıyoruz …

NATO, BM ve geri kalan tüm paydaş uluslararası kurumlar Ukrayna ve Ortadoğu’daki savaşların sona erdirilmesine ilişkin gerekli müzakere araçlarını henüz bulamıyorlar. Her geçen gün çok sayıda can kaybına tanıklık ediyoruz ve bunların arasında başlarına gelenler hakkında herhangi bir açıklamaya bile sahip olamadan hayatı terk eden çocuklar da var. Ancak bu çocuklar akrabalarında acılarının sebebi olan kişilerden intikam arzusu ve nefret duyguları bırakmaktadır. Öç gerekçeleri, nifak tohumları ve müteakip çatışmalar ve dökülen kanlar gibi, bir sonraki nesle devrediliyor.      

Her iki savaşın da kardeşler arasında savaş olduğunun altını çizmek manidardır.

Dünya düzenini gözetleyen meşru temsilcilerin devasa insani felakete de yol açan bu insani dramın sona erdirilmesi için hala “kabul edilir çözüm” bulamıyor olması etkileyicidir. Bu manzara XXI. asrın 20-li yıllarındaki medeniyetimizin sahip olduğu görünümün bir parçasıdır. 

Sayın bayanlar ve baylar, çok kısa bir şekilde, ancak maddeler halinde dikkatinizi üç konuya çekmek istiyorum : 

- bir, NATO’da yapılacak olası değişiklikler ve Avrupa’nın güvenliği ile ilgili sorun ; 

- iki, kapıya çalan AP seçimleriyle ilgili meydan okumaları ;

- üç, bu güncel bağlamda HÖH’ün iki Başkan fikrinin anlamı.

Umarım kabul edeceksiniz ki, çağımızın temel sorunu barış ve Avrupa’nın, dünyanın ve her birimizin günlük yaşamındaki  güvenliğidir. 

Bu bağlamda öncelikle Donald Trump’un “NATO’nun günümüzdeki durumu ve geleceği”ne dair görüşündeki dolaysız “siyasi küstahlığının uyandırdığı müşterek intibamızı tazeleyelim. Trump çok basit, ancak Avrupa açısından stratejik öneme sahip bir şey söyledi: “herkes ABD’den aldığı güvenliğin faturasını ödemelidir!”. Böylece Trump Pragmatizmi kollektif güvenliğin temeline yerleştirdi ve dolayısıyla NATO içindeki partnerlik ilişkilerinin ilkesi haline getirdi. Bu “sıcak haber” birkaç saat içinde bütün gezegeni dolaştı ve Avrupa’nın elitlerini on yıllar boyunca gezindikleri rölanti halindeki “konforlu güvenlik” uykusundan uyandırdı. Bu konuşma bütün jeopolitik alanımızın barışı ve güvenliğine dair bilinçli ve bilinçsiz şüphe ve korkularımızı pazara çıkarırmışçasına görücüye çıkardı. Elbet, bu şok etkisi kamu tüm algılamasının tamamını etkiledi ve içinde yaşadığımız dünyanın ne kadar hızlı değiştiğini gösterdi bize. Bu durum bize çok önemli bir hususu da gözler önüne serdi: dünyayı algılama biçimimiz barış ve müşterek güvenliğimize dair tasavvurlarımızda böylesine radikal değişikliklere hazır değil. Bu husus dünyanın dünyayı algılama kalıplarımızdan daha hızlı değiştiğine dair kesin bir emaredir! Yani, biz kurduğumuz dünyanın gerisinde kalıyoruz. Dünya bizden daha hızlı gelişiyor!         

Elbette bu "NATO'nun amaç ve görevlerini yeniden gözden geçirme" eğilimi son 5-6 yıldır aktif bir proje aşamasındadır. ABD başkanı kim olursa olsun ya da Avrupa'nın hoşuna gitse de gitmese de bunun gerçekleşmesi zaman meselesi!

Gerçek şu ki, Avrupa'nın kolektif güvenliğimizdeki "ikinci keman" rolünü yeniden gözden geçirmesi ve kendi savunma kabiliyetine jeopolitik gerçeklere uygun yatırımlar yapması gerekiyor. Her halükarda Kuzey Atlantik Antlaşması'na yeni bir bakış açısı mutlaka olacaktır. Bana göre, Avrupa-Atlantizmine yönelik tercihimiz güncel olmaya devam edecek, ancak üye ülkeler arasındaki sorumlulukların açık veya örtülü olarak yeniden biçimlendirilmesi ve üye ülkelerden bazılarının Avrupa'nın ortak güvenliğine yönelik rollerinin yeniden tanımlanmasıyla birlikte. Bu süreç geri dönülmez bir süreçtir ve bizim irademize bağlı değildir. Ne yazık ki bu süreç çoktan başladı ve Avrupa'nın reaksiyonu geç kalıyor, ancak iyi bir gelişim potansiyeline sahip. Önümüzdeki 10-15 yıl içinde ve belki de daha fazla, silahlanma konusunda gazi olan Avrupa da dahil olmak üzere dünyanın hızlı bir şekilde silahlanacağını söylemek üzücüdür. Gençlere, öngörülebilir gelecekte "romantik hümanizm" fikriyle veya "sağduyulu bir toplum" içinde, "kanunun gücü" ilkeleri ve ahlaki zorunluluklarla yaşama arzumuzun hayatlarında sınırlı seçeneklere sahip olacağını anlatacak uygun kelimeler bulamıyorum.  

HÖH açısından yaklaşan Avrupa seçimleri reformun ve Bulgaristan'ın ve AP'nin siyasi yaşamına katılmaya hazır olmanın bir sınavı olacak. Avrupa parlamentosu seçimlerinde ağırlıklı olarak siyasi tabanımızın oy kullandığını hepimiz biliyoruz. Göreviniz çevreyi genişletmek, iktidar anlaşmazlıkları ve yöneticilerin "dönüşümleri" fonunda HÖH’ün ağırlığını ve prestijini göstermektir. "2'si 1 arada" formülüne dayalı erken parlamento seçimlerinin ülkeyi daha da istikrarsızlaştırabileceği ve sonuçları öngörülemeyen cezalandırıcı mahiyetli bir seçim sonucuna yol açabileceğini açık bir şekilde bilmeliyiz. 

Bir sonraki AP'de "ulusal kimlik", "ulusal egemenlik", "ulusal çıkarlar" çok sık konuşulacak... ABD'nin dış politikasında izolasyonculuk ön plana çıkarsa, Avrupa'daki milliyetçi partileri muhafazakarların doğal siyasi partnerleri olarak ortaya çıkacak. Bu olası siyasi perspektif, AB'nin mevcut statüsünü ve profilini ve bunun yanı sıra bütünlüğünü tehlikeye sokacak.

Kıymetli fikirdaşlarım, eş başkanlık tanımı gereği bireysel kararlara karşı bir duruştur, dolayısıyla her bir kuruluşun kolektif organlarında tartışma ve ortak kararlar alma anlamına gelir. Bir veya başka eylem veya tutumdan kaynaklanan zorunlu operasyonellik nedeniyle bunun mümkün olmadığı durumlarda, iki EşBaşkan ne yapılacağına kendi sorumlulukları doğrultusunda karar verir. Eşbaşkanlık, Bulgaristan da dahil olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde liderliğin siyasi bir biçimi olarak yer kazanmaktadır. Bu formül hem tek parti hem de koalisyon formatlarını kapsıyor.

Somut vakada, HÖH’e iki başkan fikrinin üç ana nedeni var:

- bir - Bulgaristan'da ve Avrupa siyasi alanında olduğumuz gibi olmamızı sağlayan hak ve özgürlüklerimizin gözetilmesi ve korunması için verilen mücadele, HÖH’ün değişmez stratejik önceliğidir;

- iki - son yıllarda HÖH seçmen çevresini giderek genişletiyor ve bu husus aynı zamanda uygun seçmen temsiliyle siyasi imajının yenilenmesi gerektiği anlamına da geliyor;

- üç – HÖH gerçek insanlarla ve yerel parti birimleriyle çalışma modelini ve yerel yönetimdeki insanların karşısına yeni çıkan sorunların çözümündeki çalışmasını canlandırmalı ve etkinleştirmelidir.

Eğer seçmenlerimize karşı olan bu devamlı taahhüdümüz HÖH açısından bir öncelik haline gelmezse, ücretli butik parti olma perspektifimiz kesindir!

Bu önemli gerekçeler nedeniyle, HÖH XI. Ulusal Kongresi’nin dikkatine iki başkan adayının oylamasının paket halinde, yani eş zamanlı olarak yapılması önerisini sunuyorum. Böylece HÖH'deki yeni liderlik paradigması partinin birliğini de ortaya koyacaktır.

Değerli depeseliler!

10 yılı aşkın süredir bahsettiğim çok kutuplu bir jeopolitik dünyanın doğuşuna tanıklık ediyoruz.

Yeni yeni yaşamak zorunda kalacağımız çalkantılara ve belirsizliklere rağmen bizler son derece ilginç bir çağda yaşıyoruz.

Herkesin BARIŞ, GÜVENLİK VE REFAHINI her biriniz için kişisel yaşam motivasyonuna dönüştürmeyi temenni ediyorum!

Böylece dünya bize ve çocuklarımıza daha güvenilir görünecek.

Sağ olun var olun!

Daima sizin : А. Doğan

AdminAdmin